Bana Her Yer Dünya


“Bana her yer dünya” dediğimde şaşırmıştı. Sözün sözler içinde bir anlamı vardı. Büyük laftı. Dünya dediğimiz yer biz neredeysek orasıydı. Yeniden doğmak gibi. Hediyelerin en güzeli. Yeni bir ülkede uyandığım ilk gün hissettiğim şey tam da buydu. 


Yaşadığım ülke sayısı arttıkça yanılmadığımı bir kere daha anlamış oluyorum. Hipotezleri sağlam kurmak tek mesele. Ülkeyi ülke yapan insanlar. Yaşam biçimleriyle, dilleriyle, yemekleriyle. İnsan mevzu bahisse insan her yerde insan. Doğrusuyla, yanlışıyla. Her ne kadar Avrupa ülkeleri dışındakilere uyum sağlayamayacağımı düşünsemde, hiçbir yönüyle ilgimi çekmeseler de; insan her yerde insan. Tabii ki de şaşkınlıkla izlediğiniz insanlar oluyor, tabii ki de hallerine üzüldükleriniz de. Bakıp geçiyorsunuz. İnsana en büyük iyiliğin zorluğuyla başbaşa bırakmak olduğunu  öğrendiğim için. Baş etme becerisi geliştirsin diye. Bak Mabel’ciğim yeni şarkı eklemiş: “Satmam bu dert benim, hem ağam hem paşam. Öğrenirim onunla kendimi, direnenler yaşar!”

İnsanlarla anlaşma yolları var dünyada. İyi ve kötü anlaşma biçimini biz seçiyoruz. İyi de bizim tercihimiz kötü de. Yeni ülkeler gördüğümde hep şunu farkediyorum: Kimseyle iyi anlaşmak zorunda değilsin. Yeter ki kibar ol, nazik ol. Balla çıksın sözlerin ağzından. İnsan olarak değil, ülke olarak oradasın. Temsilcisin. Ama ne olursa olsun yine de kendin ol. “Ne kadar kendi oldu insan o kadar başka” düsturuyla. Kendi olan yeni bir insan tanıdım; bu şair düsturunu ondan öğrendim. Oysa kendi ülkemizde  ne çok münafık var. Yüzünden kir akarken, ağzından mis kokulu cümleler çıkmasının ne kıymeti var? “Çöllere yağmur olsan ne fayda, bir damla yoksa aşktan kendi dünyanda.” diye ekleyesi geliyor insanın.

Zor değil. Yüzlerce dilin arasında tek bir dilde buluştuğumuz sürece. Senin gibi olmayan insanlarla sohbet etmenin bir saati bir dakika gibi. İzafiyet dediğimiz şey. Tanıdıkça, keşfettikçe gözlerinin parlaklığı artıyor. Aldığın nefes en temiz haliyle doluyor ciğerlerine.

Dünyanın her yerine kendimi senin kadar yakın bulamıyorum dediğinde, bizi upuzun bir sohbetin daha beklediğini anlamıştım. Pretzel ve ginger ale eşliğinde. (fonda Wolfsheim-Kein Zurüchttps://youtu.be/TOV5M0lWWLc)

Popüler Yayınlar