Gözlerini Kapatırsan Hissedebilirsin...



Yeni trend edebiyat dergisi Kafkaokur'da geçenlerde okuduğum bir yazı vardı. Hani bazı yazılar vardır ya; 'işte bu, tam olarak bu' dersin. Sanattır bir nevi. Öyleydi. Ruhuna işler, bir süre etkisinden kurtulamazsın. Bunun gibi. Burada kalsın istedim, her gördüğümde yeniden hissedeyim...

Açıyorum dikteyi, ben okuyayım telefon yazsın.

"Gözlerini kapat! Bu şarkıyı ancak böyle daha iyi hissedebilirsin" dedi. Gözleri kapalıyken kaçamak bakışlar attım ona. Tüyleri diken diken olmuştu. Kıskandım onu. Şarkıyı benden daha çok hissediyordu. Aslında hep böyleydi. Her zaman daha çok hisliydi bana nazaran. Yastık sıkıştırdığımız pencereden soğuk hava geliyordu. Kar soğuğuydu bu, kar kokusu. Ama kar yoktu. Son zamanlarda hava bile bizi kandırmaya çalışıyordu.

Kimi saf duygularını insan başkasında buluyor. Başkasında keşfediyor. Bir çok duyguyu keşfettiği gibi. Doğuştan yalnızca ağlamak bizde oluyor. Ağlayabilmek. Ama insan büyüdükçe bu meziyetini de yitiriyor. Belki de kadınlar ağlayabildikleri için saflığını koruyabiliyorlardır. Soramadım tabii bunu ona. Hem konu ağlamaktan açılırsa gözleri dolardı. Hissiyatı yüksekti.

"İnsan en çok sevdiğinden zarar görür" demişti. Şu yaşadıklarıma kadar kim beni önemsediğini söylediyse ilk önce o terketti gemiyi. Aynı anıları paylaşıyor olmak bizi mutlu eder miydi, anılarımız acı olsa bile? Tecrübe ederek görmek lazım. Acı insanı olgunlaştırır ve çürüme olgunlaşmanın hemen ardından gelir. 

Yağmur çiselemeye başladı. Bir sigara daha yaktı. Düşünceli. En çok bu zamanlarda tanımak istiyordum onu. O düşüncelerin tam ortasına daldığı anda. Tam o anda bana anlatmalıydı. Yapamazdı elbet. Herkesin yalnızlığa ihtiyacı vardır. Ve yağmur ruhları temizler. 

Çatıya çıtırdatarak yağan yağmurun sessizliğinde, "işte tam da böyle bir yağmurda terk etmeli burayı, İstanbul'u" dedi. Onunla gitmek isterdim. Tam o anda. Bir tişört, bir pantolonla. Belki bir sırt çantası, birkaç kitap, bir defter. Kaleme bile yer yoktu.

Terk etmek istedim her şeyi... Onu, bu şehri, bu anı. Kaybolmak istedim. Unufak. Unufak olmak istedim o an içerisinde. Hiç olmamayı diledim. "Sen beni anlıyorsun" dedi. Anlıyordum onu. Kendimi hiçe sayarcasına. Gece vakti yüzüp, büyük dalgalarla boğuşurcasına... Söyleyecek tek kelime yokken, binlerce meraklı göz önünde konuşurcasına... Anlıyordum onu, kendimi anlarcasına.

Ayaklarıma soğuk vurduğu tam o anda göğsüme bir ağırlık çöktü. Ben buna yalnızlık derim, sen bencillik. Önemli değil. Hissettiğim benimdi."

Atılay AŞKAROĞLU

Popüler Yayınlar